Hissizlik

Kafa karışıklığı döneminde yaşıyoruz, insanların hisleri gerçeği yansıtmıyor. Gerçeği yansıtan tek hisleri şikayet ve memnuniyetsizlik. Aşk’ı ve Nefreti küçümsüyorlar, kendilerinden büyük bir düşünce uğruna canlarını feda etmeyi aptallık olarak görüyorlar.

Nasıl bu duruma geldik:

Canım feda veya kurban olurum dendiğini duymuşsunuzdur. Peki hiç düşündünüz mü sizin uğruna canınızı verebileceğiniz bir düşünce veya uğruna kurban olabileceğiniz bir insan var mı? Bir insanın uğruna canını verebilecek bir şeyi yoksa o insan mutluluğu ve gâyesini materyal dünyada arar. Para peşinde koşar, kadınların peşinden koşar, ve aptallığını alkol ile taçlandırır. Bu insan rüzgarın savurduğu saman çöpüne benzer, bu yüzden yargılnınca aklanmaz. Ve başına gelen kötü olayları kendisi yüzünden olduğunu kabullenmez. Bunun yerine suçu hayata ve Tanrıya atar. Marcus Aurelius der ki “Kötü karakter: Efemine karakterdir, haşindir, vahşidir, hayvan gibidir, çocuksudur, aptaldır, sahtekârdır, edepsizdir, paragözdür, tirandır” Ancak böyle bir insanın uğruna ölebileceği bir şeyi yoktur.

Eğer yetişkinlik çağında bir insanız ve hâla canınızı feda edebileceğiniz bir ‘şey’ yoksa hala çocukluktan çıkamamış bir ‘Çocuk Adam’ sınız demek. Eğer böyle bir ‘Çocuk Adam’ sanız hissiz, mantıksız, pragmatik bir robot olmanız gayet normal.